21 Mart 2013 Perşembe

Kitap Hırsızı- Markus Zusak

Piyanist filmini ilk izlediğimde ne hissettiysem, Kitap Hırsızı'nda da aynı şeyleri hissettim. Uzun zamandır bu kadar doyurucu, bu kadar farklı bir kitap okumamıştım açıkçası. Bir kere anlatım şekli çok farklı, zira tüm hikaye ölümün/azrailin ağzından anlatılmış. Bir de okuyucuyu yerine zımbalayacak olaylar küt diye bırakılıvermiş, hemen ardından yumuşacık cümleler serpilmiş sayfalara. Bu da kitabın sonuna kadar boğazınızda bir yumru, gözlerinizde nem demek:) Bu kitap bence okullarda ders olarak okutulmalı, okumayı sevmeyen çocuklara ilaç niyetine verilmeli.
Kitap Hırsızı- Markus Zusak
Kitap Hırsızı; 2. Dünya Savaşı yıllarında Nazi Almanyasında yaşayan küçük Liesel'in, tüm olumsuzluklara rağmen vazgeçmediği okuma aşkını anlatıyor. 

Liesel ve 6 yaşındaki erkek kardeşi, anneleri tarafından evlatlık verilmek üzere trenle Münih'e götürülür. Ancak yolda küçük Werner hastalanır ve ölür. Bunun üzerine Liesel ve annesi isimsiz bir kasabada çocuğu defnederler. Liesel, mezarlıktan çıkarken karların arasında Mezar Kazıcının El Kitabı isimli bir kitap bulur. Okuma-yazma bilmeyen Liesel'in, onu karnı açken bile kitap çalmaya sevk edecek okuma aşkı da böylece başlamış olur.

Anne-kız, Münih'in epey dışında yer alan Molching kasabasının Himmel Sokağında bir eve gelirler. Annesi Liesel'i bu eve bırakır ve oradan ayrılır. Artık Liesel'in yeni annesi, gardırop genişliğinde ve tüm küfürbazlığına rağmen kocaman bir kalbi olan çamaşırcı Rosa Hubermann, babası ise çok güzel akordeon çalan boyacı Hans Hubermann'dır. 

Liesel kardeşinin ölümünü unutamaz ve bu acı hatıra kendisini gece gelen kabuslar ve yatak ıslatma eşliğinde gösterir. Hans'ın yardımıyla kabuslarıyla baş etmeyi öğrenen Liesel, bir süre sonra Hans ile okuma-yazma derslerine başlar. Böylece Liesel için kelimeler hemen öğrenilmesi ve kullanılması  gereken birer hazineye dönüşür.

Hans bir gün Liesel'e alfabeyi öğretirken kocaman ağzıyla gülen bir çöp kız çizer. Ancak kızın gözleri yoktur. Liesel babasına kızın gözlerinin olmadığını söyler. Babasının cevabı ise yürekleri titretecek kadar zariftir:"Öyle bir gülümsemeyle gözlere ihtiyacın yok zaten."

Yahudilerin birer birer toplanarak Nazi kamplarına götürüldüğü günlerden hemen önce, Max adında yahudi bir genç adam, Hubermann'ların evinde saklanmaya başlar. Yakalanırlarsa, hayat Hans ve Rosa için muhtemelen sona erecektir. Buna rağmen, Hans'ın geçmişte verdiği bir söz uğruna bu riski göze alırlar ve Münih bombalanana dek Max'ı evlerinde saklarlar.

Ancak kahverengi gözlü Hitler'in mavi gözlü Almanya düşü; cennet manasına gelen Himmel Sokağı'ndaki mutlu günleri bir daha geri dönülemeyecek şekilde cehenneme çevirecek, kitap hırsızı Liesel tüm sevdiklerini kaybederken, kitapları ve yaşamını yazdığı sayfalar sayesinde hayatta kalacaktır.

Kitapta sadece bir şeyi çok merak ettim; Liesel'in kiminle evlendiğini. Ve içimden bu kişinin Max olmasını diledim. Kitabın filmi için hazırlıklar da başlamışken, elinizdeki her şeyi bir kenara bırakın ve kibar ölümün güzel hikayesi Kitap Hırsızı'nı mutlaka ama mutlaka okuyun.

Not: Kitapta Liesel'in hikayesi Sydney'de son buluyor. Öğrendim ki; Sydney yazarın doğum yeriymiş aynı zamanda. Hoşuma gitti bu ayrıntı.

4 yorum:

Yüreğimin İklimi dedi ki...

Kesinlikle okumak istediğim bir kitap ve bu geniş açıklama için teşekkür ederim.
sevgiler

Unknown dedi ki...

Ben de bugün aldım kitabı en kısa zamanda okuyacağım.
Sevgiler.

http://matmazeella.blogspot.com/

bücürükveben dedi ki...

Acayip meraklandım ama sonu belirsiz son mu? Hani kiminle evlenip evlenmediği belli olmamış sanırım:( filmini de umarım izleyecek ömrüm olur. Eline sağlık:)

bahar006 dedi ki...

Müjdem, okursun da izlersin de, deme öyle ömür filan:)Belirsiz son ama güzel bir son aynı zamanda.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...